14 Nisan 2014 Pazartesi

Ortakent'in Silüetini Güzelleştiren Kule Taş Ev

Ortaken'te eski değirmenlerin olduğu yamaçtaki bu
eski kule taş ev şimdi restore edilerek yeniden
hayat buldu!


Artık tarihin tozlu sayfalarının unutulmuş soluk bir resmi değil! 


"Halk yapı sanatının gerçek ürünlerini kıskançlıkla korumak gerekir" Cengiz Bektaş. 

Bodrum yarımadasının son zamanlarda en gözde yerleşim yerlerinden Ortakent'in kule taş evlerini fark etmişsinizdir; soluk, sessiz ve gizemli duruşlarıyla ta uzaktan sizi etkisi altına alırlar. Bir sonraki geçişinizde onları hala burada, bu yıkık dökük halleriyle bile olsa görebilmek için içinizden dua edersiniz. Geleneğinizle, tarihinizle, atalarınızla aranızda güçlü bağlar kuran bu evlerin hikayelerini, içlerini ve içerideki yaşamı merak edersiniz...

Bir zamanlar Ortakent'te daha fazla sayıda bulunan geleneksel kule taş evlerden bugün ne yazık ki sadece bir kaç tane kalmış. Eski haline sadık kalınarak restore edilmiş olanlar ise "bir kaçı" bile değil, bir elin parmaklarının sayısını geçmeyecek kadar az... Gücümüz yetmemiş, parayla ölçülemeyecek değerdeki bu kültürü, ata yadigârlarımızı korumaya!

Çok şükür hâlâ aramızda bu değerlerin yitip gitmesine gönlü razı olmayanlar var 

Bu hızlı yok oluşun önüne geçilemezken çok şükür hala aramızda bu değerlerin yitip gitmesine gönlü razı olmayanlar var. İyi ki de var. Böylece Bodrum yarımadasında bulunan bu ender yapıların mimari ve estetik inceliklerinin, tarihsel konumu çerçevesinde gelecek nesillere aktarılabilmesi mümkün olacak. Sadece gelecek nesillere aktarılmakla kalmayıp, gözümüzün bebeği ata yadigarlarımız tarihten silinmemiş olacak.

İşte bu yazımızda size tarihin tozlu sayfalarında eski ve hüzünlü bir resim olarak kalmaktan kurtarılan bir kule taş evden bahsedeceğiz; Ortakent'in kule taş evlerinin sıralanış sırasında denize doğru en sonda bulunan evi iki yıl gibi bir süre içinde restore eden mimar Orhan İşbir ile ona kendi eliyle yaptığı çeşitli sanatsal objelerle destek olan, tasarımlarıyla evin iç dekorasyonunu tamamlayan sevgili eşi Ayşe Mücella İşbir'den...

Meslek hayatında pek çok projeyi başarıyla hayata geçiren mimar Orhan İşbir bu evi restore ederken geleneksel yapı sanatının önceliklerini, inceliklerini günümüz teknolojisi ve konforunu da katarak uygulamış.


Kule taş evler 1600'lü yıllardan beri oradalar 

Ortakent'in kule taş evleri, kökeni antik çağlara uzanan bir yapı geleneğinin örnekleri olarak 1600'lü yıllardan beri bulundukları o tepelerin silüetinde varlar. Antik çağlardan yakın zamana değin pek çok kentin olduğu gibi Bodrum'un da etrafı korunma amaçlı olarak surlarla çevriliydi. Evliya Çelebi'nin söylediğine göre halk o yıllarda kalenin içinde yaşıyordu ve 1671 yılında Bodrum sadece 200 haneden ibaretti. Çeşitli sebepler yüzünden Bodrum'da surların dışında yapılan ilk evler, kule tipi evlerdir.


 Çoğu terk edilmiş yapılardan oluşan, eski dokuya ait dokunulmamış izler taşıyan bir mahalle!
 
Kule taş evimizin bulunduğu alan, Ortakent'in köy içi bölgesinde ve şimdilerde yerlilerden pek kimsenin yaşamadığı, eski yerleşim izlerinin de son bulduğu bir yer. Diğer mahallelerden farklı, çünkü evler kayalık bir yamaçta, setlerle birbiriyle bağlantı kurabilen bir vaziyette yapılmış.

Mimar Nezih Aysel 2001 yılında bu bölgede birisi sarnıç, diğeri yel değirmeni olmak üzere 8 tane mimari karakterini kaybetmeyen eski taş bina tespit ederek rölövelerini çıkarmış. Bugün aynı tespiti yapmak için bu bölgeye gitse mimari karakterini kaybetmeyen sadece bu yazımıza konu olan kule taş evi bulacak korkarım ki...


Mustafa Paşa Kulesi
Yazımıza konu Kule Taş Ev'in yakınında diğer bir bölgede şimdilerde Ada Sofra adıyla anılan, Mustafa Paşa Kulesi olarak tescil edilmiş olan ve tarihin tozlu sayfalarında soluk bir resim olmaktan kurtarılmış bir kule taş ev daha var ki görülmeye değer. Mustafa Paşa Kulesi iyi restore edilmiş ve bugüne dek pek çok yazıya konu olmuş, 1600'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen bir yer. O mahalle de ise kurtarılmayı bekleyen pek çok eski taş binaya rastlamak mümkün.


Bodrumlu komşuluktan anlar
Evin sahibesi Ayşe Hanım, evin restorasyonu tamamlandığında karşı evde oturan Ortakent'in yerlisi olan komşularının kapısını çalmış ve kahve içmeye davet etmiş. Komşu evin hanımı kahve içmeye geldiğinde karşıdan görünen kendi evlerine ve bahçelerine bakıp "bizim kümesin kokusu buraya kadar geliyor, görüntüsü de sizi rahatsız etmesin, en iyisi biz kümesi daha öteye bir tarafa alıverelim" demiş. Gerçekten de ertesi gün karı koca hiç üşenmeyip, hayvanlarının bulunduğu alanın yerini değiştirmişler, o alanı temizlemişler. Ayşe Hanım, bu düşünceli ve nazik davranış karşısında çok müteşekkir olmuş, ne diyeceğini bilememiş.

Mimar Cengiz Bektaş'ın kitabında Arif (Kaptan) Usta'dan aktardığına göre, zaten eskiden Bodrumlular evlerin birbiriyle ilişkilerini komşu komşuya konuşarak çözermiş. "Önemli olan birbirinin içine bakmamak, görüşünü, güneşini, havasını kesmemek, komşuluk ilişkilerini titizlikle korumak" demiş Arif (Kaptan) Usta.


Yüz yıl kadar önce ev Deveci Karabekir'e aitmiş...
Ev sahibesi Ayşe Hanım evin bulunduğu mahalleyi ve sokaklarını adım adım dolaşmış, yerli komşularını görmeye, tanımaya çalışmış. Bir gün bir sohbette kadınlardan birisi bu evin çok eskiden onun akrabalarından olan Deveci Karabekir'e ait olduğunu söylemiş. Ne yazık ki Deveci Karabekir hakkında henüz pek bir şey bilmiyoruz.


Yapı sanatının nesilden nesile aktarılan uygulamaları
Ev sahibi Orhan Bey, evi restore ederken halk yapı sanatının nesilden nesile aktarılan ve evin orijinalinde de var olan uygulamaları korumaya özellikle çaba harcamış. Örneğin, evin pencerelerine takılan ahşap kepenkler eskiden cam kullanılmadığı için ve korunma amaçlı olarak dışarı değil içeri takılırmış. Orhan Bey de buna sadık kalmış ve öyle yapmış.


Ardıç ağacından lentolar
Diğer bir geleneksel uygulama ise ardıç ağacından yapılmış olan lentolar. Evin orijinalinde kapı ve pencere lentoları ardıç ağacındanmış. Bin yıldan uzun ömürlü olduğu rivayet edilen ardıç ağacının Anadolu ve Türk kültüründe önemli bir yeri var. Ayrıca düşünün ki on binlerce yıl önce Çatalhöyüklüler de evlerini yaparken ardıç ağacı kullanmışlar.

Orhan Bey, evin orijinalinde var olan ve ne yazık ki çoğu artık kullanılamaz bir halde günümüze ulaşan ardıç ağacından lentoları kullanılır hale getirmek istemiş. Malzemeyi ve bunu yapacak ustayı bulması -çünkü el ile düzgün bir işçilikle, bu işi bilen bir usta tarafından yontulması gerekiyor- yaptırması epey külfetli bir süreç alsa da sonunda buna değmiş.


Aynı avluya açılan üç binadan oluşan bir mekân
Ana bina; bir kule taş ev ve bitişiğindeki ek hizmet bloğundan oluşuyor. Eskiden yunmalık, hela ve benzeri birimleri barındıran bu hizmet bloğu, şimdi çok güzel bir deniz ve doğa manzarasına sahip olan evin en büyük yatak odalarından birisine sahip.

Ev sahipleri burayı satın aldıklarında birbirine bitişik bu iki binadan ayrı olarak avluda bir de ahır olarak kullanılan üçüncü bir bina varmış. Burasını hiç ölçülerine dokunmadan ve doğal yapısını bozmayarak restore etmişler. Ana bina ile arasını cam bir bölme ile muhafaza altına alıp, çok güzel bir yaşama alanına çevirmişler. Böylece aynı avluya açılan üç binada her biri ayrı özellikte ve güzellikte toplam 7 yatak odası, 5 banyo ve 4 salon oluşmuş.


Kule Evler hakkında...
Kule taş evler
Bodrum'daki Sakız tipi ev ve Musandralı evden başka bir de Kule tipi ev vardır.

Kule taş evler ilk yapıldıklarında en kalt kat yani zemin kat ahır olarak kullanılır ve eve bu katın üzerindeki birinci kattan, dışarıdan bir merdiven dayanılarak girilirmiş. Hatta evin içinden indirilen zincirli bir köprü ile bağlantı sağlanırmış.

Kule taş evleri yapan taş ustaları, evlerin kimin tarafından yapıldığını anlaşılsın diye bir duvara kiremitlerle kendilerini temsil eden sembolü örerek hatıra bırakırlarmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder