Bodrum Çömlekçi Köyü'nde bir köy evini alıp restore eden ve burada yaşayan Cliff - Çiğdem Fraser çifti. |
Geniş bir salon yada yaşama alanı... Cliff’in çalışma alanı da burada... Merdivenle inilen bir mahzen var aşağıda. Aynı merdivenle yukarı çıktığınızda ise güzel bir güneşlikli odaya ulaşıyorsunuz, kahvaltı edip güneşi hissetmek için...
Üst katta harika manzaralı bir yatak odası yanında ise ütü gibi günlük işlerinizi yapabileceğiniz geniş bir oda, çok geniş bir bahçe, çalışma odası, alt ve üst teras... Cliff burada fırsat bulduğunda mermer heykeller yapıyor...
Biz bir yandan evlerinin içinde fotoğraflarla gezinirken diğer yandan ev sahiplerinin anlattığı köy yaşamıyla ilgili notlara kulak verelim...
Bodrum Home Style Dergisi'nde yayınlanan diğer bir resim: evin salonu. |
Böyle bir yeri gördüğümüzde hemen aklımıza bu söz gelir. Thomas Hardy’nin ünlü romanının adı ‘‘Far from the madding crowd” yani “Çılgın kalabalıktan uzakta”...
Sessiz sakin huzurlu yemyeşil... Etrafta kuş sesleri... Biraz tezek kokusu, uzaktan uzağa kuzuların sesleri ve dilini başlarda anlamakta yabancılık çektiğiniz köylüler... Çömlekçi köyünde
bu anlatıma tam uyan Cliff ve Çiğdem Sarı’nın öyküsü köyleri gezerken başlamış...
"Özellikle Çömlekçi köyü diye düşünmemiştik, aradığımız bu civar köylerde yani Mumcular bölgesinde bahçesi de olan bir taş ev idi. Çömlekçi köyüne seyahat acentamız olmasından dolayı müşteri getiriyorduk ve ben ziyaret ettiğim her eski taş eve âşık olup herkese satılık ev aradığımızı söylüyordum.
Derken bir gün bu evi duyduk. Cliff ve ben Eylül sonu akşam saatlerinde hava kararmak üzere iken evi görmeye geldik. Daha bahçeye girer girmez işte aradığımız dedik.
Salonun bir diğer köşesi |
Manzara muhteşem, evin konumu çok güzeldi ayrıca Bodrum ve havaalanına çok yakındı. Biz evi görür görmez çok beğenmiştik,iki gün sonra bir akşam ev sahipleriyle konuştuk ve ertesi günü satın aldık. Ev sahipleri inanılmaz cana yakın bir aile
idi.
Onlar da bizi görür görmez “evi bu kişilere verebiliriz” diye düşünmüşler. Bizden önce eve talip olan birileri varmış. Osman amca, ev sahibimizin kocası satış için onlara söz vermiş fakat
asil ev sahibi Melek teyze kişileri hiç sevmemiş ve tapuya gidelim dedikleri gün de dağa kaçmış “ben annemden kalan evi bu kişilere satmam” diye.
Konuyu bize anlattıkları zaman Cliff ile çok güldük. Melek teyzenin daha yeni polis okulunu bitirmiş genç kızı trafik kazasında vefat etmiş o yüzden bize evi bir şartla sattılar, “ben onlara kızlarının
eksikliğini hissettirmeyeceğim ve onlara sahip çıkacağım”... İşin bu tarafı da çok onur verici ama öte yandan da çok üzücü tabii. O gün bugündür sık sık görüşürüz.
Ayrıca başka bir konu daha var size anlatmam gereken; Melek teyze ve bir erkek kardeşi bu evde doğmuşlar, babaları onlar daha çocukken askere gitmiş ve bir daha geri dönmemiş, annesi her gün asker yolu beklermiş, geçimleri ise tarım ve her evde olan birkaç baş hayvan.
Birgün hep birlikte dağa gitmişler. Buralarda dağda dereler akar, yaz dahi suyu eksilmeyen göletler vardır ve zakkum ağacı da suyu çok sevdiği için bu civarda oldukça boldur.
Melek teyzenin erkek kardeşi bir zakkum dalı koparıp annesine “bizim de evimizin bahçesinde bu ağaçlardan yetişsin" demiş ve eve gelince bahçeye dikmiş. Bir gün sonra erkek kardeşini kuyruklu akrep sokmuş ve kurtaramamışlar. Fakat aradan geçen zaman da fark etmişler ki çocuğu akrebin soktuğu yerde zakkum ağacı yetişmiş.
Çocuklarıyla özdeşleştirmişler ağacı. Evi aldığımız zaman kesilmemesi istenen bu ağacı aynen koruduk.
Burası Bodrum Çömlekçi Köyü'nde gerçek, içinde yaşanan bir mekân. Cliff: “Çiğdem’in anlattığı gibi benim özellikle çok sevdiğim bir bölüm yok. Her odanın fonksiyonları ve kullanım tarzı bir diğerinden çok farklı. Benim favori yerim ise nar bahçesi. Burası bahçenin batısında çok büyük bir dut ağacının altında oturma alanımız, masa ve sandalyelerin bulunduğu yer. Buradan evin tüm konumunu rahatça görebiliyorsunuz, balkonlar, bahçe, sebze bahçesi ve muhteşem bir Karaova vadi manzarası. Tabi ki bahçemiz var mevsimsel sebze ve bazı meyveleri kendimiz yetiştiriyoruz. Yetiştirdiğimiz sebzeler bizim ihtiyaçlarımızı fazlasıyla karşılı yor, ihtiyaç fazlası sebzeleri de anneme götürüyorum bütün komşulara dağıtıyor. Küçük günlük alışverişleri buradan bakkaldan yapıyoruz, fakat genelde iş dönüşü Bodrum’dan temin ediyoruz. Her Pazar günü sabah erken saatlerde başlayıp 11:00 civarında son bulan Mumcular pazarımız var. Gezmesi ve alışverişi çok keyifli ve ucuz. Çünkü ürünleri birebir üreticiden alıyorsunuz, peyniri mesela, tadarak buradan alıyoruz. Komşularımız çok sıcak ve yardımsever insanlar, bir sabah uyandığınızda kapıda taze sağılmış sıcak süt buluveriyorsunuz. Sizi çok mutlu ediyor bu, yani karşılık beklemeden vermek biliyorsunuz şehir hayatında böyle bir şey yaşamak olanaksız. Her bir komşumun geçim kaynağı halı dokumanın yanı sıra çiftçilik. Zeytin zamanı zeytin toplayarak ihtiyaç fazlası yağı satıyorlar. Onun dışında yetiştirilen sebzeler kendi ihtiyaçlarını karşılıyor. Bir de her evin büyük baş hayvanı var. Süt, yoğurt, peynir ve tereyağ elde ediyorlar. Köyde öyle ilginç kişilikler yok, herkes kendi halinde kendi geçim derdine düşmüş durumda. Köyümüzün geçim kaynağı, halıcılık, hayvancılık ve çiftçilik. Bir de seracılık var sebzeler yetişiyor Bodrum ve Milas pazarına gelen bir çok sebze bizim köylüler tarafından temin ediliyor. Eğer bir gün köy halkı seracılığı bırakırsa sanırım aç kalırız. Seracılık o denli çok önemli. Köyümüzde 350 kadar ev var. Yaşayan kişi sayısı 900 civarı. Yani kalabalık bir köy fakat ben tüm köy halkını tanımıyorum. Yalnızca yakın komşularımı tanıyorum. Okuma yazma iyi durumda, hemen hemen her genç Bodrum ve Milas'a çalışmaya gidiyor. Tek sorunumuz var genç kızlarımız evlenip Bodrum ve Milas’a gitmek istiyorlar... Hiç birisi köyde kalıp halı dokumak istemiyor. Bu durumda sanırım el dokuma halılarımız da rafa kalkacak yapacak kimse kalmayınca. Zorlukları ne böyle bir evde ve köyde yaşamanın? Sık sık kesilen elektrik ve internet bağlantısı dışında zorluğu yok.” Bu yazı Nisan 2014 Bodrum Home Style dergisinde yayınlanmıştır. |
Yazı: İkbal Çiğdem Damar
Fotoğraflar: Necip Damar
Fotoğraflar: Necip Damar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder